Mirim;
Eskiden erkekler yerine göre
Ölmesini de bilirlerdi,
Sevmesini de…
O donuk bakışlarında
Şu militan duruşun yok mu?
Kolumu kanadımı nasılda kırık bırakıyor…
Suretimde bir kardelen üşüyor
Bir uçurumun ağzında lapa lapa kar altında
En içten suskuları canhıraş!
Dibinde birden uyanıveriyorum
Artık yapabildiğim tek şey
Buz bağlarken yüreğimi dağlamak…
Doğru ya;
Gönül diyaloğuna dalmışım
Bön yüzüne her gün biraz daha arı,
Biraz daha net olarak
Sesim yok ki, sızlanayım;
Sözüm yok ki, acımı anlatayım
Çiçeği burnunda eyvahlar ki
Nevbaharım
Bütün bu dalavereciliğin ortasında
Gördüm bilmeden haspaları
Gerçekte cellâtken
Kendini kurban gibi gösterenleri
Her birimiz birer yasenya değil miyiz?
Kaldı ki gerçek mutluluk gibi
Mutsuzluk da bizi derin düşüncelere sürüklüyor
Sağduyumun gözleri hep mi çapak
Şimdi düşün maziyi
Hayalin dümeni ne zamandır oynaşta
Bir sarmaşık dolanmış köklerime
Kendine taze diyor
Acı çağla tadında
Doğru ya
Acı çekmekse boyun eğmek
Gönül bu
Deryasında cariyede olunur sevgilide
Felek ki kaderi yazmışsa gövdeye
Görmezliğe kucak açmak niye
Bikarar!
Bütün o kırılmış umutlar
Ölü doğmuş istekler
Yarım kalan yarınlar…
Bilmem nasıl söylenir
Uydurma bir mutluluğun kanatları altında
‘Kadınlar birbirinin kulağına ne fısıldar
Değer kime, neye verilir…’
Sınanmasak artık
Ruhu yavaş yavaş üzüntüye boğsamda
Şiirin asaleti son rötuşlarımda
Çıkarların ipinden çekilmiş
Ondan mıdır zavallı
Dizginlerini bırakmıyor
Kimin tatlı sözlerle okşanmadı ruhu
Ardına birinin düşmesinden ya korktu,
Ya da bir erkeğe istemeyerek de olsa
Sevgiyi aşılamayı suç gibi gördü
Şurasına kadar dalıyorum dip not adına
Hayat bir dramaysa!
Ayrılığıyla özlemiyle
Yok...
İçimden bir ses ayakta alkışlan diyor
Kabuğundan çıkar üzünçleri
Sol yanına koy
Harekete geçir mavi düşleri
Neye mal olursa olsun
Yeter ki kızıl ve kırgın
Soluksuz kalırken avuçlarım
Biriksin dırdır ve vır vır
Yalancı bahara inat
Parmak uçlarım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder