12 Ekim 2014 Pazar

Asr-ı Saadetteki Ayıbımız




Bir pencere ki dünyanın dar odası;
Tanıştırıyor ömre unuttuğu ayıpları 
Dik başlı nefsi temizlenirken izniyle hayatları


Kişinin kıymeti dilinin altında gizlidir;
Kaleminin ucunda bakıp da göremedikleri 
Gençlikte ne söyleyeyim diye düşünmeleri 
Niçin söyledim diye de sonunda pişmanlıkları


Ah yok mu şu nefsi emare makam
Bazen iç burkan bazen de ümit veren 
Cüz i iken külli hakikatler barındıran
Binlerce hasrete ve hayrete çakılı kalan


Kimi zaman mertebesinde cür'etkâr 
Kimi zamansa gayretsiz beklemeyi tercih eden 
Hakikat ateşiyle yüzleşmelerle derecelendiren

Onu aramak demek aynı gök kubbenin altında;
Hem tefekkür hem tebessümle tamamlanmak
Kendini levmedip sorguya çekmek


Cenab-ı Hak kapısında gafil kimseleriz
'Bu samimiyetler mazhariyetler lütfeden ilhamlar...' 
Bunun farkında değildir sebep olabilecekler
Düşüncelere sevk edip haramlarla kirletmeler

Günahkar çıkarız bu emmarelerde maazallah…

Tövbe, istiğfar sofrası bu Azizim; 
Görüp de ayıplanmayı ihmal ettiğimiz
Harama nazar ettiği zaman seruma koşar gibi
Kıymetini bilmediğimiz nice yaka paça olup hesaplaşmalar

Bozmamak, yıkmamak, parçalanmamak adına
Günah ile kirletilmiş olsak da
Allah'ın rahmetinin ümidi içinde yaşarız
Seçkin, saf, temiz halimiz…

Nefs-i levvamede mi yoksa nefs-i emmarede mi
Şerrinden emin oluncaya kadar
İnsan kendini ne kadar biliyor ki yargılayabilsin

Öylesine üzgünüz geçmişi saklarken
Gücenik bir boşluk her zerremiz 
Güvenceye kavuşmayı isteriz 
------
Kendi ruhumuzda
Dudak uçlarımızda 
------
Dilediğimiz gibi hükmeder dizginleriz 
Gem ile itaat altına alınıp boyun eğeriz
Farkına varıp onu tahkir bile edip küçülürüz


Doyuma ulaşmış ayıbımız derim
Günahlardan arınmış niyazda varlığımız
Çok şükür nefsimiz terbiyeden geçiyor
Bu imtihan dünyasında inşallah son durağımız 
Seçkin kulların arasına karışmış rıza makamımızdır


(Nefsin yedi mertebesinden söz ediliyor da biz neresindeyiz...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder