9 Ağustos 2014 Cumartesi

Çocukluğumuz Bizim En Büyük Yalancı Şahitliğimiz




niçin bir âşık, 
ruh ikizini “ölesiye” sever ki? 

                                                   hasbıhal eden yüreğim derin bir boşluk
ruhu ve bedeni büyümemiş bir yolculuk
Emin ol bu düşünceler çoğunluktadır;

ya diğer yarımı bulup
sonsuzluğu yaşatmama  korkusu!
kor öncesi
yürek bakış ve aşk meselesi 

hissedemeyen iki kanat çırpınışı
ruhu özümserken solunabilen terbiye edilebilen
zaman samimiyetinde kestirmesi

gözyaşlarımda serserice
yaşam hayat tecrübesi belkide yüzleşmesi
yerle bir edilmek sonrası dirilmiş enkazı
yazması o kadar da kolay olmuyormuş
yanıldım yüzükoyun bir yalnızlık

erdi mi ki muradına
gözlerimin orta yerinde derin bir çukur

boşluğunda hala elçiliğinde gayya doruklarında
alfabemin de açığa çıkarabilmek umudunda

her şeyin en güzeli 
adaşı suretim
şimdilerde as olanın o kalıcı sevgi olduğunu düşünüyorum
heyecansız ama vefalı
tutkusuz ama güven verici

sanırım biri beni gözetliyor vehametinde
tam da zamana şikayet edecekken
röntgenlendiği ve mahremime girildiği duygusu

bu kadar aşka, gize, acıya haklı
kurşunları kırıyor kalemimden

ve daha nicelerine yataklık yapıyor
hiç hesap etmedim bu düş’ün sonunu
renkten bu kadar yoksun olmamalıydı 

sayfalarca hıçkırıklarım
hiç hesap etmedin mi bu düş’ün sonunu

acı birikiyor kapının eşiğinde acı
yaşanmış yıllar sonrasındaki hayal kırıklığı
aslında seviyor muyum sorusu yerine
hep seviliyor muyum acaba diye sorgusu


hani bir söz var
hayatın dengesi hep bir fotoğraf karesinden yansır
bu boşluk tarif edilebiliyormuş
yolları temizliyormuş meğerse editliği

kimisi tutucu kimisi özgürlükçü

kimisi asık suratlı, 
yabanıl, meraklı dedikoducu, baskıcı…
bu öyle bir büyü kendine gücenik

konuksever, yardımsever 
özlemle tutuklu bir gülümseyiş
gecenin karanlık perdesiyle bir esrime
 kendi melodisinde yitik gizemli atmosferinde
beyne sinen bir yorgunluk
ağırlaştırılmış müebbetle mahkum
göz kapaklarım yinede

güler yüzlü, sevecen, cana yakın

ne yoksa var zihnimin ikircil sularında
nezaketten, zarafetten ve anlayıştan dem vurmuş

nicedir manasını arama sevdasında
ve o doğrultuda yaşamaya çalışmış

bu ruh bedenin hayat gücü, öz, tin, can suyu
farkında değil bilinci
kopardığı kıyameti sorguluyor,
arsız dudaklarımın sözcükleri israfında