10 Haziran 2015 Çarşamba

Bir Tarihte Göçüp Gitti



Biraz hüznü dinlendirsem
sözlerimin özlemini hissettirsem
yaşam hayat hikayelerinle örtülüyor 
bir mahzun bu yüzden

Biliyorum kendimle büyümüşüm 
yaş kemale erince 
menevişe gözlerini hayal eder gibi
başım hep yukarıda ve dimdik

Anlatacaklarım çok belli ki, 
görüp geçirdiklerinden memnun
kaybettikleriyle içerlemişler

Koskoca bir tarihin varisi 
yetmiş altı yaşında sizlere ömür
sarhoş etmemiş onu bu zenginlik 
lakin terketti, 
terketti de gitti 
yinede gördükleri ve yaşattıkları 
ihtiyaç duyacak 
bu havayı ciğerlerimde teneffüs ettirmeyi!

Anam her vakit; 
Gülen gözleriyle kapıda karşılardı 
‘Bir tane çiğerim yanıyor 
yapsana şarapla iyi gider', derdi. 
Hamsi, sardalye, kolyoz, koloridye... 
bunlar tam rakı mezesiydi 
keza biber turşusu 
bizzat kendi elleriyle yapardı

Ona göre içki içmek büyük bir sanattı 
sarhoş olamamak kaydıyla 
içmek lazımdı! 
‘sonra küfelik oldu' derlerdi 
meyhaneciliğin raconu 
işte burada ortaya çıkardı...

Birazdan yağmur yağacak; 
Nemin ağırlığı binmiş yorgun bedenime 
içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı 
baktıkça bu haralı gürelere
kalbim geçmişe ziyade üzgün

Notlarını bulmasaydım 
kısmen unutmuşum özüm!

'Şimdi içimde altmış senelik meyhaneci 

boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik 

ondan yadigâr kalan bir parça 

işin akabinde dede mesleği...'

Oğlum! 
sedef eller gitse de
beni kulaklarını dört aç dinle, 
beşi kız iki erkektik 
küçük küçüklüğünü bilirdi 
büyük büyüklüğünü 
bir ahlak vardı 
bir görgü, bir bilgi, nezaket...

Kadın üç şeyle güzeldi; 
parmakların uzun ve inceyse 
akıllı ise 
sivri dilli değilse

Nerede kaldı şimdi bu insan mozaiğini? 

Değerini bil insanlık yok edildi 
onlar ki hepimizin gerçeğiydi...