26 Eylül 2014 Cuma

Varlıkla Yokluğu Yargılamışım


Sanırım benimki sadece taptaze bir günce yığını
Pır pır ediyorsa sırtımda kanatlı doğrularım 
Bilesin bin bir müşkül haldeyim...

Kolay olmuyor tabii ki cancağızım
Naklediyor şakaklara sanki anlatısı
Çırpınıyor zihnimde 
Üstelik dualarımda üşüyor
Düşündükçe geçmiyor ezberlenmiş tadın
Her ne kadar zamanı öldürmek istesem de
Sonsuz çeşitlilikte eylem yaşanıyor
Sakin / kırgın / masum

Böylesi delirmedim be muhterem anam
Umudun mavisinde saklı sanki gökyüzüm...

Bir zaman geliyor 
Kalbimde kendi baş rolümü oynuyorum
Zira an geliyor uzaklaşmak istiyorum 
Kendi nefesimden
Yıllar boyu istediğim arzulardan
Yanaklarımın gamzeli çukuru bile
Çek diyor cezayı 
Yokluğunla sarhoşu ol
Nitekim tan yeri ağarıp 
Güneş yeniden gülümsediğinde
Mutluluk uğrayıveriyor sokağıma da 
Çekebiliyorum senden dağılan menekşe kokularını içime

Ne zaman geceye bölsem kaçırılan geçmişi
Yerimi yadırgıyorum mahkum edildiğim yerden
Aklıma düşeni dikkate bile alınmıyor bazen sözler
Sadece sırlar
Ahhh... şu bildiğim lakin senin bilmediğin 
Bulunduğum ana yansıtılıyor

Varlığın görünmeyen yanının 
Aynası durumu
Geçmişi sevip 
Nefsini bilen saadetin şifresi
Aşkla mümkün müdür
Kendi gözümde biraz kıymetlisi
Kalemimde yargılanmaya koyuluyor

Zamanda bazı anıları silerek 
Seyrinde bazılarını düzelterek 
Bazılarını da özellikle unutturmayalım
Bu yüzden düşüncelerimden kaçışım

Belli ki kıymetini bilmeyen ahmağım
Uğurlu muyum uğursuz muyum
Asıl kendini öldürenin...
'Zaman' olduğunu benimsemediğim

Haddim var mı ki 
Bilemiyorum güzel anam
Kendi zayıflığımı taşırım bu sohbet halkasında
Mutluluğu özgürce dile getiren 
Yüreğine selam olsun 
Selam olsun 
Zamanın azaltamadığı 
Yok edemediği iyi kalbine
Yumuşatmadığı halde üzüntü yok diyebilene

Ödünç versem nazarı gönlümün aynası!
Göz dediğin anlamı nice 
Güdülerim hep mi hoş görünen dışa vurumu dilimde
Her baktığımda kendimi görmekten memnun olmadığım 
Hırçınlıktan kırgınlıktan sanki 
Ölümüm ve dirilişim

Aramızda hiçbir sual ve cevap vaki olmadı ki
Huzurunda susmak mı gerek bu alemin
Zamanı keşke vücutta iyimser yaşatsaydı 
Aşksal bir öpüşmeyle
Zira insan dediğin ne ola ki birkaç sırdan başka
Soyuta bakar gönül gözüyle
Gerçeğe dalar akıl gözünle
Ne değişmiyor ki...


10 Eylül 2014 Çarşamba

Önce Şairler Ölür Ve Sonra Tüm İnsanlık


'Kalan sükunetin alnından öpülesi'
Dedim:
Bu gecede misafirim aklımca
Kimse beklemez çırılçıplak mirim;
İnce bir tebessüm paylaşıverdi benzer halimiz

Duydum ki;
'Hakikat' bin kez eşlik eder amin der şairce
Bulur mecrasını akla zig-zag çizse de
İncelikler işidir tenkitle 
Şayeste bakabildiğinde

O sebeptendir hep bir kurgunun ötesi 
Saçmalıklar kekreden hikayelerimizin portresi
Günahları çıkarılmış ilginçtir hikmeti
Teshiri imtina etme dilimizle

Keyifli bir sohbetin göbeğinde neyin taksimi bu
Ya kapıyı açarsa bir dua ise... şiir?

Oracıkta açar ayrıcalıkların elvan renkleri 
Misafir dünyamızın bölüştükleri
Gir içeri hayat der her harfiyle buradakiler
Bir avuç mülhem endişeler 
Seni sustursa da susamazsın

Sabırla...
Fasıl fasıl aradığımız lügatler kırk yıl bir kapıda
Nedense ''tene tutunmak'' ne ola mümkün 
Şahitleriyle gezer konuşur bu bedenler
Onlar birer kambur değil sanki 
Vuruyor zavallı surete!

Ne tuhaftır kendi kendinle 
Ön yargısız ve korkmadan
Anlamaktan aciz katmerlenip defnettiğimiz
İmtina etmemiz dileğiyle uzattığımız
Vehmedip sorguluyor 
Bayıldım ev sahipliğine!

En karanlık anda bile habersiz
Biz değil miyiz gözlerimize dek birer yolcu kafilesi?
Akıl ve kalp yol almayı kafasına koymuşsa 
Gelir tazelenir kalp zaten oracıkta

Haklısınız endişeye mahal yok...
Önce şairler ölür ve sonra tüm insanlık
Yazın ki, bilinsin nefes alıp verdiğimiz.