27 Ekim 2014 Pazartesi

Beni Geceye Teslim Etme Baba


Tam da dediğin gibi;
o çok ender yakalanan değerini bulunca huzurun
korkmuyorum artık düşüncelere gömülüp iç sesimle söyleşmeye

Bir adamın ağıtları dizindeyken 
öpebilirsin sessizliği tutup kenarından bıkmadan
Ya üzerine gelenler iyilik istemez duvarların gerisine çekilir
Ya da yüzlerinde ‘Bize ne oluyor ‘mimiyi oluşturur

‘Babamın kızıyım ben haksızlığa gelemem 
Takdir ediliyorsak değil ,taklit ediliyorsak başarmışız demek!’

Oysa kusacak göbek bağından ayrılıkları tadında 
incitildiğini belli etmemeye çalışarak 
bakışlarını yere indirmiştir 
bırak sabır göstermek
nereye gidebilir soğuk renklere soyunmuşken 
çekilen ahlar amalar

Aslında cevabı ayan beyan hazırdır 
her şey o ağzın yüzün bir dile sahip olunca
kulağında kısacık bir yolculuktur öfke
tüm saflığı baki kalacak 
ilelebet sol yanımızla

Tedirgin hali vardır bugün eski günlerinde uyananlar
İkna etmeye çalışır kendini iki kısık kahkaha sonrası
her an gardını almış bir aksilik bekleyen
mutlu olmaya alışkın olmayan kadınlar

Geçmişindeki büyük sırlar seninkinden değil ama 
dayanma gücünün son kırıntıları 
şairinin altını çizdiği tam da dediği gibi delirmenin

‘Çaresiz yüreğin ara dili yok ki!’
nedenini anlamasa da bu kadarına razı
canını yakar birilerinin dişleri arasında dırdır

En çirkin anlar değil midir her seferinde baştan almak
hep en son dakikada kazara doğumdan
tam her şeyi aştım dendiğinde,
öyle bir şey yapılır ki aşamadığın ortaya çıkar

Ömrün aşkın huzurunda
yavaş ama kararlı adımlarla
ara ara gelen hıçkırık sesleri duyarım geceleri
nedensizce içim sızlar ama etkili değil
kurşunlarla örülüdür çünkü mekan

Galiba gülmeyi özlemişiz bilmediğim
umuda gülerken düşünceli ama delice
hayatımızdaki en güzel armağan doğruları konuşan
küçük dokunuşlar sözcüklerden daha önemli kılan

Başımı döndüren kokun eşliğinde 
Canıma can katan gülüşün 
İyi ki varsın 
İyi ki aldığım her nefes yanında…

En büyük ödülüm
elimde şu değersiz dediğin kağıtlar kalemler 
mekanlarla örülü anın yaşamdan gevşekliğiyle çalınan
sırf söylenmek için fazla şeyi yaşamış ve paylaşmışız
bitince de yine kılıksız adamlar gibi nasılda geceye teslim edilmişiz

12 Ekim 2014 Pazar

Asr-ı Saadetteki Ayıbımız




Bir pencere ki dünyanın dar odası;
Tanıştırıyor ömre unuttuğu ayıpları 
Dik başlı nefsi temizlenirken izniyle hayatları


Kişinin kıymeti dilinin altında gizlidir;
Kaleminin ucunda bakıp da göremedikleri 
Gençlikte ne söyleyeyim diye düşünmeleri 
Niçin söyledim diye de sonunda pişmanlıkları


Ah yok mu şu nefsi emare makam
Bazen iç burkan bazen de ümit veren 
Cüz i iken külli hakikatler barındıran
Binlerce hasrete ve hayrete çakılı kalan


Kimi zaman mertebesinde cür'etkâr 
Kimi zamansa gayretsiz beklemeyi tercih eden 
Hakikat ateşiyle yüzleşmelerle derecelendiren

Onu aramak demek aynı gök kubbenin altında;
Hem tefekkür hem tebessümle tamamlanmak
Kendini levmedip sorguya çekmek


Cenab-ı Hak kapısında gafil kimseleriz
'Bu samimiyetler mazhariyetler lütfeden ilhamlar...' 
Bunun farkında değildir sebep olabilecekler
Düşüncelere sevk edip haramlarla kirletmeler

Günahkar çıkarız bu emmarelerde maazallah…

Tövbe, istiğfar sofrası bu Azizim; 
Görüp de ayıplanmayı ihmal ettiğimiz
Harama nazar ettiği zaman seruma koşar gibi
Kıymetini bilmediğimiz nice yaka paça olup hesaplaşmalar

Bozmamak, yıkmamak, parçalanmamak adına
Günah ile kirletilmiş olsak da
Allah'ın rahmetinin ümidi içinde yaşarız
Seçkin, saf, temiz halimiz…

Nefs-i levvamede mi yoksa nefs-i emmarede mi
Şerrinden emin oluncaya kadar
İnsan kendini ne kadar biliyor ki yargılayabilsin

Öylesine üzgünüz geçmişi saklarken
Gücenik bir boşluk her zerremiz 
Güvenceye kavuşmayı isteriz 
------
Kendi ruhumuzda
Dudak uçlarımızda 
------
Dilediğimiz gibi hükmeder dizginleriz 
Gem ile itaat altına alınıp boyun eğeriz
Farkına varıp onu tahkir bile edip küçülürüz


Doyuma ulaşmış ayıbımız derim
Günahlardan arınmış niyazda varlığımız
Çok şükür nefsimiz terbiyeden geçiyor
Bu imtihan dünyasında inşallah son durağımız 
Seçkin kulların arasına karışmış rıza makamımızdır


(Nefsin yedi mertebesinden söz ediliyor da biz neresindeyiz...)