Hani söz vermiştin yarın ötesindeki bentten
'Geleceğim... Seni
sabırla dinleyeceğim diye... !'
Sana ne kadar çok ihtiyacım var,
Anılar ayrımındayım...
Anı dillendirirken ne korkunç
Aynı gür çiçekleri açmış koklamayı,
Aynı evin üzerinde ay ışıldayıp duruyor
Buluşunca rastgele
Ay, deniz, yakamoz
Sığınağında günlük bir huzur
Gizlice yudumlarken
birikmiş kelimelerim
Sundurmalı tenha bir mahalle kahvesinde
Yokluğunda çay
içmekteyim
Burada unuttuğum kızlık hayallerim
Tüm boşluklarım acı
yüklü
Seyretmeye mecbur bu öz
Adına esareti gösteremedi
Hadi bekliyorum geç kalma
Sihir misali bir güç infazı beklemede
Sihir misali bir güç infazı beklemede
Aşkın tarifi yok
Sözün bittiği yer üryan ve çaresiz
Oysa konuşmaya mecbur
dilin hayali
Yarin sır dediği
nağmeler
İçimde
cebelleştikçe derinleşen bir kuyu
Aşılamalı belirsiz
hülyaları
Birer birer gerçeğe dönüştürmeli...
Bana hep tatlı belam demez miydin?
Aklına kötü bir şey
gelmesin
Sen sırlarını anlatırsın
ben dinlerim
Dilime sus ekleyen kadınım nede olsa
Galiba bizi yaşamak;
Sukutu lal geceye
çalmak gibi
Bedende yanan
alev kızılı arzular
Hangi sevdanın semahına meydan okudu ki?
Söyle,
Caha düştün mü ki Yusuf oldun
Derde düştün mü ki Eyyüb'üm dedin
Anladıysan Yakup
gibi,
Hû dedin mi döne
döne
Söyle...
Geçmişin hızına vakti titreten!
Şimdi ellerim kelepçeli
Çok görmemelisin dilimdeki son cümlemi
Suikastçılar gibi kulaklarım çınlıyor
Tembihlemiş sanki kalemim gözlerimi
Bir rüya gördün, bulut perdesiymiş meğer
Oysa şimdi bir merhaba değişine bile susamış
biriyim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder