26 Nisan 2014 Cumartesi

Kaybedilmiş Soluk Bir Resim Bu


  
Hayat kaya temeller üzerine oturtulmuş
Sonsuz bir bekleyiş
Ortalığa saçılan değerler
Varsıl prensipler içinde
Tanıdık bir çift mavi göz...

Yapılan yalanlar,
Hırpalıyor sanki sade, naif hayatın resmini
Siyah beyaz bir vitray, masalda hissettiriyor
Gelecek bilmeden neleri getireceğini
 
Yarı karanlık bir dünya
Suskunluğu kadınların kutsandığı
Umutlarla yitik ömürleri
Donuk, ölü gözlerle izletiyor

Ya hayatı alışageldik biçimde yaşamadan
Geçirmiş onca insan
Beklenen bir geleneğe ait
Biraz şefkat, biraz samimiyet arayan

Gençlikse;
Hızla esen bir rüzgâr
Duyguları sağır eden
Cinsiyetsiz yarı karanlık gölgeden
Vesveleri, şüpheleri camdan
Küçük şişelere hayali raflara dizen
Bir gün dışarı koyan
Çıkmalarından korkarak...

Değişken ruh mu?
Belleğin keyfine göre çeker kendine
Alıp götürür bozguna uğratır varlığı
Yoksa hareketli dalgalar mı?
Yüzdürür düşüncelerde gülen yüzleri

Hey susku,
Buyur yüzü ellerin arasına sakla, sustur...
Bulamadım,  kaybedilmiş soluk bir resim bu
Tanıdık, tanınmamış bir sürü insanı doluştur
Zemheri olanca şiddetinle

Ateş sanrıya yol aç
Kaybolan bütün insanların toplaştığı
Karanlık bir yeraltı ülkesi hayalde
Aklını peynir ekmekle yiyenlerin
Huzursuz fanilerin
Kendini beğenmişlerin peşinde gezinen
Melek onları hiç beklemedikleri bir anda
Bedenleri ve ruhlarıyla
Alıp götürü verir o âleme...
Buzul çöllerinde yürürken
Görürler nice kendilerini

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder