19 Nisan 2014 Cumartesi

Dilime Düğümlediğim Sayısız Susmalar





Eskiden de öksüzdü sevmeler

Susarak anlatır şimdi belleğim
Secde sonrasıyla duam

Uyandır beni rüyadayım
Hayali bir tebessümde goncam 
Bir eksik hikâye mi var koynumda saklanan

Kırkına henüz girmiş masumiyet
Uykusuzluğumun tanıklığı
Beni davet et ötelere 
Sal hadi çocuk kalmış yanımı
Satırlarımda ufalansam da
Öp aşktan yoksun zamanı
Öp... Öp..bir daha 
Ama vedalaşma yanık maziden
Günün ilk çeyreğine uyurken 
Alnımda ince işlemeli gün tamburuna 

Oysa kaderimi uyurken hiç görmedim çocuk!

Sükût-u hayal
Belki de deli bir kız içim
Soyundukça ruhumda giyinir
Saf düşlerim bu yüzden mi adımlar


Benliği kanayan göçebe kökleri gibi

Sürülerinin ağır toynaklarıyla 
Çiğnendi çiğnendi 
Nakşı bitmemişken yürek kanaviçesi



Söyle 
Kadere razı gelmekse bunun adı
Susayım öyleyse
Bir hayalin kucağında
Sırları seslere doğurgan

Asma kilitli ahşap kapılar

Ezberletse de aşkın mührünü 

Gerisini söyletme aceleyle
Kapat dillendirmeden yüreğimi
Niyeti kaderin
İsyan etmede 


Acı bir gülümsemenin orta yerinde
Resmetti adı konmamış figüranlar
Giydiremezken kimsesizliği

Gel pay edelim ne erken, nede geç

Boynumda ağır vebal kalemim

Hani yakan gülüşümü çizecektiniz tuvale

Sıcacık bir nefesin sefaletinde

Söylenmemiş dilimde şiir dizeler

İçimden ruhumun çekildiği 
Bitmesine yakın yazıldı şekiller  

Lakin rengi belli

Şu günün hakkı için

Bilmem kaç aceleci rüya
Emir kipiyle daha fısıldar
Gün doğmadan

Aklımın köşesinden geçer



Deli gibi yorgun öylece durmakta

Düşüyor masallarıma bir Leyla
Kurşun yarası gibi her zerrem


Karar ver geç olmadan sırma saçlı

Yasak meyvelere düşünce isyan
Giydirecek nasıl olsa hiçliği

Ah… Ah…
Yeminli şahit mahşere
Ölüm hiçtir zehir sözlüm
Titrek dudaklarım su misali


Dilimi kenetleyen sessizlik

Yalnızlığımın nabzına dudak bükmüş
Yüreğim şerbetine üşüyor
Ya gözlerin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder