Evlilik;
Suç mu
Ceza mı
Bela mı
Armağan mı
Evlilik suçtur önce
Niyet etmekle başlar
Bilerek isteyerek gönüllü işlenen
Taammüden cinayet gibi
Nikah masasında atılan imzayla son nokta konulur
İşlenmiştir artık suç
İlk zamanlar
Kabahatin sarhoşluğuyla geçer
Bir sersemlik şapşal bir mutluluk
Sonra ayılma
Hani ölüler gömüldükten sonra
Üstlerine bir tahta kapatılır ya
Ölü mezarında doğrulup
Oturmaya yeltenince
Kafasını bu tahtaya çarpar
Ve ben ölmüşüm der
Öldüğünün ayırtına varır
Kafasını tahtaya vurunca
İşte o ayılma anında
İşlenen suçun büyüklüğü fark edilir
Kafa olanca hızıyla vurulur tahtaya
Ben ölmüşüm
Ben evlenmişim !..
İşte bu nokta
Cezanın başladığı noktadır
Bir suç işlemişsiniz bilirsiniz artık
Bunun bir cezası olduğunu da bilirsiniz
Ve başlarsınız çekmeye
Artık her gün aynı eve gelinecek
Aynı adamla/kadınla
Yenilecek, içilecek,
Aynı adamla/kadınla
Her gün aynı yatağa girilecek
Misafirler için zigon sehpa alınacak
Tatiller beraber planlanacak
Arkadaşlar sakıncalı olmayan
hemcinslerden seçilecek
Yoldan çıkarması muhtemel olmayan
Ve karşı cinsin tamamından
Zinhar uzak durulacak
Bilirsiniz işlediğiniz kabahati
Ve cezasının bunlar olduğunu da bilirsiniz
Ve çekersiniz sesinizi çıkarmadan
Sonra bir gün ansızın uyanırsınız
Yanınızda yatana bakarsınız
Kim bu dersiniz, kim bu
Yanımda yatan bu yabancı kim
Benim istediğim bu değildi
Bunu tanımıyorum
Ben bu evde yaşamak istemiyorum
Ben bu hayatı yaşamak istemiyorum!
Bir kabuk yırtılır silkinirsiniz
Ayağınızın altına alırsınız
Ömrünüzün o güne kadar yaşananları
Bu suça bu ceza yeter dersiniz
Kendiniz olarak var olma arzusu
Yakar yıkar etrafınızı
Kendinizi alamazsınız kendiniz olmaktan
Birinin karısı-kocası
birinin anası-babası
birinin oğlu-kızı değil de
salt kendiniz işte !..
İşte evliliğin bundan sonrası beladır
Bela geliyorum demişti zaten
Siz anlamamıştınız
Ne kadar silkeleseniz
düşmez yakanızdan
Yapışır kalır üstünüze
Boşansanız da gitmez
Temizlenmez üstünüze yapışan kalıntılar
Sanki koskoca bir jöle kavanozun dasınız
Her dönem ayrı bir katman,
Ayrı bir renk,
Ayrı bir koku,
Ayrı bir tat !..
Hayatın içinde ilerlerken
Bu katmanların arasında
Kayarak gidiyoruz bir nevi
İçinden kayıp gittiğimiz katman
Tadından, Kokusundan, Renginden
Bir şeyler kalıyor üstümüzde
Her katmana önceki katmanlardan
İzleri de beraberimizde götürüyoruz
Özgürleştirebilirsek armağandır evlilik
En büyük ferahlık
En büyük sıkıntılardan sonra gelir
Hiçbir şeyde bulamazsınız o tadı
İlk kez nefes alıyormuş gibi hissedersiniz
Yeniden doğmuş gibi
Havanın tadına bakarsınız adeta
Suyun altında nefessiz kaldıktan sonra
Suyun yüzüne çıkmış gibi
Bir de evliliğin içindeki armağanlar vardır
En büyük armağan
Tanrının bir çocuğa can vermesine
Aracılık ettiyseniz odur
Küçük bir ruhun
Bir meleğin
Bir canın
Dünyaya gelişine aracılık edersiniz
Kendi etinizden, kanınızdan, canınızdan olan
O varlık size hem armağan hem emanettir
Gurur duyarsınız baktıkça
Dünyaya başka türlü bakarsınız
Aklınıza geldikçe
Küçük armağanlar vardır bir de
Küçük huzur anları,
Huzur resimleri
Küçük nefeslenmeler hissettiğiniz
Sizi özgürleştiren
Gerçeğimizden sıyıran
Gerçeğinizi değiştiren
Aklınızda sakladığınız
Arada çıkarıp çıkarıp baktığınız anlar
Var mı sahi böyle anlarınız sizin de?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder