18 Nisan 2014 Cuma

Tek Vücut Olmak


Evlilik;
Suç mu
Ceza mı
Bela mı
Armağan mı

Evlilik suçtur önce
Niyet etmekle başlar 
Bilerek isteyerek gönüllü işlenen  
Taammüden cinayet gibi

Nikah masasında atılan imzayla son nokta konulur
İşlenmiştir artık suç

İlk zamanlar 
Kabahatin sarhoşluğuyla geçer 
Bir sersemlik şapşal bir mutluluk  
Sonra ayılma 

Hani ölüler gömüldükten sonra 
Üstlerine bir tahta kapatılır ya
Ölü mezarında doğrulup 
Oturmaya yeltenince
Kafasını bu tahtaya çarpar 
Ve ben ölmüşüm der
Öldüğünün ayırtına varır


Kafasını tahtaya vurunca 
İşte o ayılma anında 
İşlenen suçun büyüklüğü fark edilir 
Kafa olanca hızıyla vurulur tahtaya
Ben ölmüşüm
Ben evlenmişim !..

İşte bu nokta 
Cezanın başladığı noktadır
Bir suç işlemişsiniz bilirsiniz artık
Bunun bir cezası olduğunu da bilirsiniz 
Ve başlarsınız çekmeye


Artık her gün aynı eve gelinecek
Aynı adamla/kadınla 
Yenilecek, içilecek, 
Aynı adamla/kadınla 
Her gün aynı yatağa girilecek 


Misafirler için zigon sehpa alınacak 
Tatiller beraber planlanacak 
Arkadaşlar sakıncalı olmayan 
hemcinslerden seçilecek
Yoldan çıkarması muhtemel olmayan 
Ve karşı cinsin tamamından 
Zinhar uzak durulacak


Bilirsiniz işlediğiniz kabahati 
Ve cezasının bunlar olduğunu da bilirsiniz 
Ve çekersiniz sesinizi çıkarmadan

Sonra bir gün ansızın uyanırsınız
Yanınızda yatana bakarsınız 
Kim bu dersiniz, kim bu 
Yanımda yatan bu yabancı kim
Benim istediğim bu değildi 
Bunu tanımıyorum 
Ben bu evde yaşamak istemiyorum 
Ben bu hayatı yaşamak istemiyorum!

Bir kabuk yırtılır silkinirsiniz
Ayağınızın altına alırsınız
Ömrünüzün o güne kadar yaşananları

Bu suça bu ceza yeter dersiniz 
Kendiniz olarak var olma arzusu 
Yakar yıkar etrafınızı

Kendinizi alamazsınız kendiniz olmaktan 
Birinin karısı-kocası 
birinin anası-babası
birinin oğlu-kızı değil de 
salt kendiniz işte !..

İşte evliliğin bundan sonrası beladır 
Bela geliyorum demişti zaten
Siz anlamamıştınız 


Ne kadar silkeleseniz 
düşmez yakanızdan
Yapışır kalır üstünüze
Boşansanız da gitmez 
Temizlenmez üstünüze yapışan kalıntılar

Sanki koskoca bir jöle kavanozun dasınız 
Her dönem ayrı bir katman, 
Ayrı bir renk, 
Ayrı bir koku, 
Ayrı bir tat !..

Hayatın içinde ilerlerken 
Bu katmanların arasında 
Kayarak gidiyoruz bir nevi 
İçinden kayıp gittiğimiz katman 
Tadından, Kokusundan, Renginden 
Bir şeyler kalıyor üstümüzde
Her katmana önceki katmanlardan 
İzleri de beraberimizde götürüyoruz 

Özgürleştirebilirsek armağandır evlilik
En büyük ferahlık 
En büyük sıkıntılardan sonra gelir
Hiçbir şeyde bulamazsınız o tadı 
İlk kez nefes alıyormuş gibi hissedersiniz 
Yeniden doğmuş gibi 
Havanın tadına bakarsınız adeta 
Suyun altında nefessiz kaldıktan sonra 
Suyun yüzüne çıkmış gibi

Bir de evliliğin içindeki armağanlar vardır
En büyük armağan
Tanrının bir çocuğa can vermesine 
Aracılık ettiyseniz odur

Küçük bir ruhun 
Bir meleğin 
Bir canın
Dünyaya gelişine aracılık edersiniz
Kendi etinizden, kanınızdan, canınızdan olan 

O varlık size hem armağan hem emanettir 
Gurur duyarsınız baktıkça
Dünyaya başka türlü bakarsınız 
Aklınıza geldikçe

Küçük armağanlar vardır bir de 
Küçük huzur anları, 
Huzur resimleri
Küçük nefeslenmeler hissettiğiniz 
Sizi özgürleştiren
Gerçeğimizden sıyıran 
Gerçeğinizi değiştiren 
Aklınızda sakladığınız  
Arada çıkarıp çıkarıp baktığınız anlar

Var mı sahi böyle anlarınız sizin de?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder